23 Aralık 2009 Çarşamba

Küçük kankalar


Pazar günü arkadaşlarımızı ziyarete gittik. Galiba ilk defa çocuklar oyun oynarlarken biz de eskiye göre nispeten daha rahat birazcık oturduk, Selen'in güzel sofrasının tadına vardık. Doruk ve Mert... Müthiş bir ikili oldular. Birlikte oyun oynayıp arada da birbirlerine sarılıp sevgi gösterilerinde bulundular. Mert koltuk üzerine çıktığında Doruk : "Mertcim halıya gel" diye ona sesleniyordu, ona kitaplardan "bu bir yaprak, bu bir ağaç bu biir..." diye diye objeleri gösterdi. Mert de yaşına göre çok olgun davranıp bütün oyuncaklarını Doruk'la paylaştı. Çok keyifli bir akşamüstü geçirdik, ev sahiplerine tekrar teşekkür ederiz. Kıskanma konusu ile ilgili tezimizi de birkez daha doğruladık, çocuklar aradaki yaş farkı ne olursa olsun kardeşini kıskanır, bu doğa kanunu gbi birşey ama bir başkasını siz o anları iyi yönettikten sonra ... çok zor. Doruk doğduğundan beri onun gözü önünde arkadaşlarımızın bebeklerini hep sevdik, mıncıkladık. Tabiiki Doruk'u da gözardı etmeden, ona en çok kendisini sevdiğimizi ama x bebeğin de çok şirin olduğunu söyleyerek. Doruk da bu sahnelere alıştı. Mert'i de çok sevdik Pazar akşamı, hiçbir bebek/çocuk sevilmeyecek gibi değilki, arkadaşlarımız da Doruk'u aynı şekilde kucaklarına aldılar, sevdiler hatta Fazıl kitap bile okudu sabırla :) Sonuç süper ! Küçük kankalara bayılıyoruz, onları çok seviyoruz !

14 Aralık 2009 Pazartesi

"Kendime bir bilgisayar bulduuum"


Babasının yanına "kendime bir bilgisayal bulduuumm" diye sevinçle koşmuş, elinde de bu küçük notebook... Sonrası tam bir tiyatro, baba iş yapmaya çalışıyor, oğlu da yanında "ben de is yapıyorum" diyen ama çizgi film izleyen bir küçük adam.

DESCALZA / descalzashoes.blogspot.com




Işıl : Dorukcum nereye gidiyoruz biliyor musun ?
Doruk : Descalza'yaaa

Işıl : Orada ne yapıcaz ?
Doruk : Ayakkabı satıcaaazzz...
Işıl : Gelenlere ne diyelim ?
Doruk : Herkes bu ayakkabılardan alsııınnn...


Pazar Kahvaltısı ...


Geçen Pazar dostlarımızla birlikte kahvaltıya gittik, çoluk çocuk hepbirlikte... Çocuklar da birbirlerine alışsınlar nasılsa birlikte büyüyecekler. En büyükleri Doruk, sonra Irmak en son da Derincik... Şimdilik birlikte oynama durumları yok fazla Doruk Irmak'ı gıdıklamaya Derin'i de "bebbbeeeekk" diye sevmeye çalıştı (o günden beri de "ben senin bebeğin olucam deyip sesini de inceltip "ıngaa ıngaa anne bana süt veer" diyor ) ama seneye, sonraki seneye güzelce oynayacaklarını umuyorum.


4 Aralık 2009 Cuma

30 Kasım 2009 Pazartesi

İyi bayramlaaaar...


Bu bayram büyüklerimizin ellerini öptük, onların verdiği bayram harçlıklarını büyük bir özenle cebimize indirdik "eve gidince bunu kumbalama atıcaaamm" diyerek. Bu bayramda da demir paralara daha cok sevindi, hem adetçe daha çok hem de kumbaraya atınca daha güzel ses çıkarıyor diye olsa...
Çok ağır hastalık geçirdi canımcım bayram öncesi, ateşi günlerce düşmedi, bir kutu antibiyotiği yutunca iyi olur gibi oldu ama arife günü ateşi yine yükselince ilave 1 kutu daha verdi doktorumuz :( tabii bütün bayram ağzına lokma koymadı neredeyse... ama çene sağlam, derler ya hasta olduğuna değil huyunun değiştiğine yanarım diye işte aynen onu yaşadık. "ben çovaklarımı çekartıcaaam taşa basıcaaaam, anneyi üzüceeeemmm" "yemeğimi yemiyceeeemmm, uyumıycaaammm(gerçi bunu normalde de her akşam söylüyor) ama buna bir yenisini ekledi, oğlum bak bütün çocuklar uyuyor diyorum, "çocuklar uyusunlar, ben uyumıycam, aydede gitsin güneş gelsin ben uyandım" (ama daha uyumadın ki nasıl uyamdın ???) :)
Yaşına göre çok komik şeyler söylemeye başladı : "galiba kapı çaldı, helalde İsmet dede geldi"
Oğlum kamyon burda gider mi yolda gider " bu zaten kepçe" (hakkaten de ben karıştırmışım elindeki kepçeymiş :) maşayı gösterip "baba bununla tavuk kanatları yapıyo" ya tavuğu anladık da kanadına kadar sen nerden biliyosun ?? çok bilmiş çok :))

4 Kasım 2009 Çarşamba

Bıcır bıcır Doruk


Doruk konuşmaya başladığından beri susmuyor :) oyle güzel konusuyorki akşamları yarın bunu muhakkak yazayım diyorum, sabah unutuyorum. "işte bu kadar basiiiit" diyor mesela, gece lambasına yaklaşıp "burada elektrik vaar " bir de -cam'lı konuşmalarına bayılıyorum ağzında doldura doldura söylüyor "ben yapıcam, ben atlıycam, ben düşücem !" söylediği şeylerin çok büyük bölümü olumsuz " ben bu sandalyeyi kırıcam " aa neden ? denince "sevmediiiimmm" diyor mesela, "duvarı da yıkıcam" diyor, nasıl olacakmış o? diyorum "booyleee" diyip duvarı itiyor, sonra da "baba yapaaaar" Babası onun için Superman, herşeyi yapar, evde ne bozulsa "baba tamil edeeeerrr" Eve gelmeme yakın camdan dışarıyı seyrediyor "Anne ben seni camdan gördüüümmm" diyor ya bütün yorgunluğum geçiyor. Apartmanın arka bahçesindeki parkı yenilediler, Doruk da her aşamayı seyredip, " "Abi matkap aaalll, onu oraya koooy" diye direktif vermiş bütün gün :) Hadiii artık yapın ben kaycam!, sallanıcam! diyormuş .

2 Ekim 2009 Cuma

Doruk 2 yaşında !

2 yaşında bir çocuk gördüğümde "ne güzel kocaman olmuş" diye özeniyordum, şimdi benim oğlum da kocaman oldu... kendi kendisine "ben abi oldum" diyecek kadar kocaman oldu hem de... Öyle güzel konuşuyor ki artık yazamıyorum bile... "baba arabaya bineceeekk, gaza basacakk, sonra fren yapacaaaak sonra eve geleceeeeekkkk " diyebilecek kadar ...
Canım güleryüzlü oğlum, o gül yüzün hiç solmasın, hep böyle gözlerinin içi gülsün...
İyiki doğdun, iyiki varsın...

18 Eylül 2009 Cuma

Bolulu Doruk Usta'nın Güllacı


Mmm... oğlum bir güzel güllaç yapıyor ki sormayın... malzemeyi de bol koyuyor ama arada dayanamayıp biraz da tadına bakıyor tabii... Eh olacak o kadar...

7 Eylül 2009 Pazartesi

Haftasonu tatili


Haftasonu Eda'lara gittik, çok güzel geçti. Teşekkür ederiz, bizi çok çok güzel ağırladılar. Neyse ilk defa oğlum da başka yerde kaldığı için huysuzluk etmedi. Tam anlamıyla bir su kuşu Doruk, inşallah değişmez bu sevgisi. "Küççük havuz, büyük dennizzzz..." Bahsetmek istemiyorum aslında ama malesef düştü parkta oynarken güzel gözü şişti. Neyse olacak böyle şeyler büyüme sürecinde. Derincik de büyümüş, çok güleryüzlü bir bebek, gülmüyorken Onur'a, gülerken İde'ye benziyor.


31 Ağustos 2009 Pazartesi

Öğreten baba ve "assan" oğlu


Doruk ve babası.. Allah ayırmasın, birbirlerine inanılmaz düşkünler... kıskanıyor muyum? elbette EVET ! :)

Migros fatihi Doruk


Doruk'la sohbet keyfi


Işıl : Dorukcuum, Ahmet Deden sana ne diyor ?
Doruk : Paşşaaaammm
Işıl : Babaannen seni nasıl seviyor ?
Doruk : Canımın içiiii
Işıl : Annane ?
Doruk : Canım canım canımm
Işıl : Baba?
Doruk : Assan oğlumm
Işıl: Anne ?
Doruk: Tatlum, aşkum

27 Ağustos 2009 Perşembe

Goldilocks & the three bears

Oğlumun en sevdiği masal. O kadar çok seviyorki etrafındaki nesneleri de bu masalda olduğu gibi (büyük kase/yatak/iskemle, küçük kase/yatak/iskemle, orta boy kase/yatak/iskemle) sıraya sokuyor. Dün akşam yemeğinde rulo havlu kağıt, mayonez ve tuzluğu yanyana koyup tuzluğu gösterip "küççük - ben" rulo havlu kağıdı gösterip "büyyük - baba" ve mayonezi gösterip "orta boy - anne" diyip bizi bir şoka daha soktu :) sabah da uyanıp ilk söylediği söz "ayyı geeelll, orta booyy" oldu. Rüyasında ne görüyorsa artık...

24 Ağustos 2009 Pazartesi

Oğlum büyüyor ...


Bu fotoğraflara bakınca daha net gördüm . Artık bebeklikten tamamen çıkan, koca bir çocuk var karşımda. O kadar ki beyfendi sesini de incelterek bebek taklidi yapıyor, suratını ekşitip "ınnngaaa anneee mammaa veeeyyy" sonra da "bebbeeekkk" "hahaha" diyip gülüyor. Tam tiyatrocu oldu bu aralar, Semra seni nasıl seviyor? : İncecik bir sesle "aannnaaammm, anam anam" anne nasıl seviyor ? yine ince sesle " aşşkuummm" " tattlummm" pekii baba ? (geçen hafta aslan gibi kükreyip aslan kelimesinin yerine sesini çıkarıyordu) kalın sesle "iyyyaaahhh oğlum " bu hafta "assan oğlum" dün de hafif yere eğilmiş yürüyor, napıyosun oğlum ? "ben dedde , Ahmeddeddee" demez mi? bunları kaydetmem lazım aslında ama bırakmıyor ki çekim yapalım "ben ben beeennn" diye atlıyor kameraya.

20 Ağustos 2009 Perşembe

Bade e ee


Uzuun süre teyzesinin evinin önündeki parka "Bade e ee" demeyi tercih etti oğlum, son aylarda da "Anne Bade e ee'ne" diyordu, neyse artık "Anne parkaaa, bahceyyeeee" demeye başladı. Ben işten gelir gelmez o kapıda hazır bekliyor böyle söylenerek. Ne kadar yorgun da olsam üzerimi değişip onu parka götürmeye çalışıyorum. Önce salıncakta sallanıyor uzuuunca süre bu arada etrafı kolaçan ediyor sonra "anne in in" hurrraaa kaydırağa koşuyor . Kaydıraktan aşağı iner inmez ilk önce kaydığı kaydırağa aynı yerden geri tırmanmayı deniyor tabii ama biz buna izin vermiyoruz o bakıştan anlayıp kafasını 2 yana sallıyor hayır anlamında "ı ııı" diyor, sonra da pıtı pıtı sanki hızlı çekimde gibi tekrar merdivene koşuşu o kadar tatlı ki. Arada da tanıdıklarından görürse buuçççeee gel! "Buse gel" tanımadıkları olursa "aabiii ya da abla" diye çocuklara sesleniyor. Canımın içi, içinin de içi oğlum benim :)

18 Ağustos 2009 Salı

Annem, babam ve beeeenn

Doruk bugünlerde çok komik şeyler söylüyor, ben "one" diyorum O "tuu" ben "three" diyorum O "fooul" sonra da kendisi "foull, faayyvv, siks" diye devam ediyor. Seven'ı yuvarlıyor geçiyor "eett, naayyynn, teennn" . En çok da geçenlerde "Anne ten , on " dediğinde şaşırdım. "Anne , baba işşe, ben bahceyyee" diyor. bir oyuncağı kırıldığında "eyvah kim tamir edecek şimdi bunu?" Doruk : Başka kim olabilir der gibi : "Babaaa" Peki nasıl tamir edecek ? "ınnnnnnn" (matkap taklidi) ama o kadar alıştı ki, gitarının telleri sökülmüş, bana söylediğine göre dede yapmış (hayalgücü de genşledi bu aralar) nasıl tamir edicez? "baba, ınnnnnnnn" :)

27 Temmuz 2009 Pazartesi

Çiftlikte eğlence, eğlence var çiftlikte ....


Pazar günü teyzemlerin çiftliğine gittik, Doruk çok çok eğlendi, 4.5 saat hiç ama hiç oturmadı, İnek doğurmuş, bebek ineğe gidip baktık, tavuklara, kazlara ekmek attık (hatta Doruk hızını alamayıp topunu da onlara atmaya kalktı kaç sefer), dalından meyve topladık. Kuzeni Şimal'le oyunlar oynadı, koşup koşup Şimal'in babası kuzen "Goga"'nın kucağına atladılar 2'si... Tolga aa yeter dese de bu oyunun icatçısı olarak yaklaşık yarım saat esir alındı çocuklar tarafından ...

23 Temmuz 2009 Perşembe

Tavla Sevdası


Temelleri Doruk daha 9 aylıkken atıldı bu sevdanın, fotoğraftaki Tolga Amcası tarafından :) o gün bugündür de "levle" en sevdiği oyuncaklardan biri oldu. Öyle güzel sallayıp sallayıp atıyorki zarları ("larlar"), hızlı atmasına rağmen nasıl yapıyor anlayamadık tavlanın dışına da taşırmıyor sanki kahvede büyümüş...


Eve gelen misafirlere de oynatmaya başladı artık, akşamüstleri bahçede dedesi ve arkadaşlarıyla da oynuyor bir de o tavlanın Şile'deki tavlanın aynısı olduğunu farketti onlara da "Ahmet Dede levle" diye onlara da anlatıyor.



15 Temmuz 2009 Çarşamba

Küçük Bateristimiz



Dün babamız elinde kocaman bir torbayla geldi, Doruk "aaa, oooo" diye diye bekledi açmasını, sonrası ise hem komik hem felaket, bum bum bumm hem elleri hem de ayağı çalışıyor , arada da zile vuruyor tabii... bum bum tıssss..! bugün annemlere ve Semra'ya da kulak tıkacı almalı :)

9 Temmuz 2009 Perşembe

Doruk markette



























Dün Migros'a alışverişe gittik, Doruk o önü araba şeklinde olan alışveriş arabalarına bayılıyor, zaten daha evde "markete gidiyoruuuz" dediğimde "heeeyy! ınn ınn düt düüüttt!" demeye başlamıştı. Bu özel şekilli market arabalarının tek kötü yanı bizim hızlı şöförün durmak istememesi, bir stand önünde biraz duralarsanız yandınız ınn ınn düüütt diye söyleniyor...

Kasaya vardığımızda mamaları uzattık ablaya, abla da çok şekerdi, Doruk'u sandalyesine oturtmak istedi, sonra da kasa işlemlerini birlikte yaptılar :)


7 Temmuz 2009 Salı

Babamızdan not vaaaaarrr ....

30 Haziran

Bugün koşarak, uçarak eve gittim. Annemiz iş toplantısı gereği İstanbul’dan yuvasından bir hayli uzağa (!) Şile’ye gitmek ve orada kalmak zorundaydı. Oğlumuz yalnız mı kalacaktı ? Hayır ! Dedim ya koşarak eve gittim. Kapıyı açtığım an evin uzak bir köşesinden “heeeeyyyyy, hiiiyyyy” sesleri yükseldi ve bir toz bulutu arasından chucky koşarak üzerime atladı ; “baabbaaaa”

3’er set bacak içi pırtlatma, popoya üfleme, göbek yeme gibi jimnastik hareketlerinden sonra odasına gitmemizi istedi. “geh geh” yani “gel gel”. Hemen gardırobunu açtırdı, oradan bir örtü gösterdi, ellerini açıp fısır fısır birşeyler söyledi. Meğer o örtü seccade olmuş, bizimki onu açıp ellerini yukarı kaldırıp dua etmiş, bana anlatıyormuş. : ) Hayırlı evlat dediğin böyle olur. Bu yaşta başlarsa dua etmeye bizim açıkları da kapar belki.

Hemen sonra gözüne çarpan puzzle’ı yaptık. Arada geçen 1-2 saniyede çocukların bu farklı konuya konsantre olabilmeleri tam bir araştırma konusu. Nedendir bilinmez, puzzle’daki inek “baba”, buzağı ise “beyn” oluyor. J Ha, bu arada puzzle 30+ parçalı !

Yemek saati geldiği için zar zor puzzle’dan ayırarak mutfağa gittik, sandalyesine oturtup tv açtık. Yok yemiyor, “ıııh ııhh”. Meğer örtüyü istiyormuş. Meğer biz onu kucağımızda mutfağa taşırken, o kucağında örtüyü taşımış. Semra ablası sandalyeye oturtunca örtüsünü elinden almış chucky’nin. Yoğurtlu çorba var menüde ama beyefendi beğenmedi, ne varsa ağzında tükürdü. Tam bu noktada görev bilincindeki bir baba olarak çorbanın taneli olduğu ve o taneleri başka bir yemekle özdeşleştirdiği için çorba içinde istemediğini akıl ettim ve çorbanın blender’da çekilmesini oyladım. Oylamayı tek kişi olduğum için midir bilmem kazandım. Bir kıraker bir kaşık çorba derken kasenin yarısına gelindiğinde Doruk’un telleri atmış, biran önce kalkma ve babasına kavuşup kendini ayçiçeği tarlalarına atma isteği kabarmıştı. Tabii ki Ataköy’de ayçiçeği tarlaları yoktu.

“Dışarı çıkalım mı Doruk” dediğim an kıyafetlerine yöneldik. Baba şort giymiş sen de giy şeklinde konuşmalarla lacivert şortunu giydirdik. Baba tshirt giymiş sen de giy dedik, çekmeceyi açtık, beyaz tshirtü verdik giymedi. “ıh ıh” derken parmağıyla Galatasaray tshirtünü gösterdi, hemen giyiverdi. Sonra “baba baba” diyerek bana da GS tshirtü giymemi emreti. Emir yerine getirildi ve sokağa çıkıldı.

Ebeveyn kontrollü 3 tekerli bisikletle kaldırımları aşındırmaya başladık, Atrium’a doğru giderken bahçe sulama fıskiyelerini gören chucky, “bıdı bıdı” diyerek eliyle oraya sürmemi emretti. Yanlarından geçerken birisi birkaç damla suyla bizi ıslatınca bundan ne oyun çıkarırım dedi ve ben onu çekerken o ileri yüklendi. Sen misin inatlaşan ? Aynen soktum fıskiyenin altına. Bir kahkaha bir kikirdeme… Çektim geri. “ın ın eh eh” ilerriiii.. Tekrar soktum altında, ıslandı… Yine kahkahanın bini bir para. Yeter dedim, yola devam.

Atrium önünden 7-8’e doğru döndük, okula doğru ilerledik. Her gördüğü bahçe kapısının önünde bisikletten indi, kapı açıp kapadı. Kapatıp kendini bahçeye atıyor, bana el sallıyor, açıp bana bakıp “ceeeee” diyor. Durmuyor, bahçe çitlerin tırmanıyor. “Oğlum ona nasıl tırmanacaksın çok yüksek” diyorum, “ıh ıh” deyip ayağını kaldırıp yukarılarda bir köşeye takıyor.

“Bak ben gidiyorum sen kalırsın tek başına” tehditlerinden sonra okulun yanından geçerken beton duvar boşluklarını kapı zannedip iki eliyle kayar kapı modeli açmaya çalışmasını mı anlatayım, potalara bakıp “basket attııınn” demesini. Potada çemberi göremeyince (sökmüşler) “uff uff” demesini mi…

Hadi acıktık diyerek mama yemeğe gidelim dedim, o “bade ee ee” dedi. Yani bırak mamayı, Betül’ün evinin oradaki parka salıncağa götür diyordu. Değişik bir site görünce dikkati dağıldı, “mama nerede, pizza nerede” dedim ve cevap çok geldi, dona kaldım. “ııhh ııhhh” parmağıyla Rafaele pizzayı gösterdi. Bu restoranın sadece amblemi yuvarlak, ne bir pizza resmi var ne çağrıştıran bir başka resim : )) “Mamaaaa”diyerek girdik Rafaele’ye, karşılıklı koltuklara oturduk, beyefendi menüye baktı, kararsız kaldı. Çünkü hiç resim yoktu J Yan masada apartman komşularımız oturduğundan kendisine gösterilen ilgiye sanatçı kaprisi yapmaya başlayınca, “kalkalım mı” gibisinden hareketlendi ve kalktık tabii ki. Ne yapmak istiyorsun dediğimde “ bade ee eee” dedi ve düştük yollara. Yol boyu hızlanmak için kendisini ve bisikleti hafif ayağa kalkıp vücut yüklenmesiyle ileri itmeye çalışması çok komik ve akıllıcaydı tabii. J ne zaman ki karşıdan karşıya geçtik ve Betül’ün apartmanının henüz yol kenarındaki köşesini dönük o an ellerini kaldırıp “badeee ee eeee heeeyyyyy” “bade eee eeee heeeyy” haykırmaları başladı ve parka 10m kala kendini bisikletten attı, bekleyemedi zavallım. Sonrası malum, 45 dk salıncak, 5 dk kaydırak keyfi… Sıkılınca Betül’e gidip tavla oynamak istediğini anlattı bir de. Elinin körü artık dedim. O kadar da değil, “bade uyumuş yarın gidersin babacım” diyerekten bir çocuğun masum duygularını esir aldım ve eve döndük. Sonracı müstehcen, oğluma banyo yaptırdım J Duş telefonunu suratı tutup suyun çarpmasıyla gıdıklanınca attığı kahkahalar herhalde 2-3 kat aşağıdan yukarıdan bile duyulmuştur.

Banyo bitince playstation’ın direksiyon-vites-gaz fren pedallı konsolunu Doruk’un odasına kurduk. Küçük bir masası var, onun üzerine. Daha ben vites değiştir babacım der demez, elini hemen vitese atmasını anlayamadım. Hangi arada öğrettik hatırlayamadım. Yahu biz bu çocuklara nasıl yetişeceğiz ? Nasıl yetiştireceğiz ?

Anlayan varsa bana da anlatsın. Canım oğlum iyi ki varsın. Annene çok teşekkür ederim.

6 Temmuz 2009 Pazartesi

ben bıdıbıdı dapdım

Ben Dodo, anne-baba-ben, ben levle (tavla), ben Bade e eee (Bade'nin parkına gittim), ben bıdıbıdı, ben düttüüü, ben mamma.... her cümle (cümle çalışmamız ) "ben" üzerine kurulu. birisi bişey yapsa hemen ben ? sorusu geliyor arkasından... Doruk gitgide daha da tatlılaşıyor, konuşmasını dört gözle bekliyorum bakalım neler yumurtlayacak ? mimikleri o kadar kuvvetli ki, her istediğini anlatıyor olması konuşma sürecini uzattı gibi geliyor, gerçi daha 2 yaşında bile değil, ben biraz acele ediyorum işte :)
Haftasonu Şile'ye gittik , Doruk çok ama çok mutluydu, nasıl olmasın ki, hem anneannesi, hem babaannesi, hem İsmet dedesi hem Ahmet dedesi yanındaydı. Denizde simit istemedi beyimiz onun yerine babasının elinden tutarak denizin içinde yürüdü hatta Doruk yürümeyi pek sevmediğinden koştu hem de öyle dizlerinde değildi su seviyesi göbeğinin de üzerindeydi... merdivenlerde 1. basamağa çıkıp babasının kucağına atlamayı da keşfedince onu denizden ayırmak bir hayli zor oldu.

4 Haziran 2009 Perşembe

Yakışıklılık "Doruk"ta !


Bu fotoğrafı oğlumun sevgili arkadaşı "Ap"'ın (Alp) babası çekti tatilde... çok teşekkür ederiz Atakan Amca...

29 Mayıs 2009 Cuma

Dorukcuk tatilde...











19 Mayıs'ı da değerlendirerek ailecek tatile çıktık... Antalya'ya gittik, Doruk çoooook ama çoook eğlendi ama bizi de perişan etti sağolsun... 1 saniye bile yerinde durmaz mı bir çocuk? hiç birşey de yemez mi? hani "bırak yemesin o acikınca gelir" söylemi ? Külliyen atmasyonmuş, neredeyse 5 gün yemedi... neyseki annemler son anda bavula hazır mama muhallebi koymuşlardı son 3 gece odada onu yedirebildim binbir palyaçolukla :) öğle yemeğinde de çeyrek simit arası kaşar peynir... 700 gr. vermiş çok üzüldüm neyseki evdekiler gelir gelmez kampa soktular şimdi yeniden toparlıyor... bunların dışında dediğim gibi çook eğlendi, arkadaşları ile oynadı hala evde "caaaan " ve "alp alp" diye soruyor... sanki orada kelime dağarcığı da genişledi çok güzel okkakal (hoşçakal), aaaç (ağaç), otu otu (otur otur) , kengem (kerem), dodum (doydum) diyor, zıplamaya çalışıyor hala (ramak kaldı) . bizi ayakkabılarımızı giyerken görünce hemen "ben ben" diye dolabı açıp ayakkabılarını buluyor.. eve gelince de ayakkabıarını çıkarıyorum o da dolaba geri koyuyor gitgide daha keyfli olmaya başladı herşey... bahçeyi ve çocukları çok seviyor olması beni sevindiriyor kendinden küçüklerle pek ilgilenmiyor ama nerede büyük çocuk var çığlık atarak peşlerine takılıyor ağzı da bir karış açık mutluluktan ...








7 Mayıs 2009 Perşembe

19. Ay


19. ay da bitti, sonunda 20'li aylara girdik... Dorukcum artan bir enerji ile dağ tepe (yastıklar, merdivenler, kaydıraklar) tırmanmaya devam ediyor. Bisiklete biniyor bugünlerde, özellikle baba-oğul Ataköy etrafını turluyorlar herakşam... hala tam anlamıyla konuşmasa da istediği her şeyi anlatıyor.. dün gece Ahmet dedesine telefonda "dede ınn ınnn gel " dedi mesela... ali baba şarkısını da "lili babaaaaaa...gıt gıt gıt gıdaaaakkkk diye diye " deyip bağırıyor kısmını arapça bağğğ şeklinde söylüyor. kırmızı balık şarkısında da bazı kelimeleri ona söyletiyorum hep doğru yerde "attııınnnn" diyo ellerini birleştirip kıvrıla kıvrıla yüzdürüyor... en tatlısı da ellerim bak boş kaldıııııııı... kısmı ama izin vermiyorki fotoğrafını çekeyim, makineyi gördüğü an "ben ben" diye koşuyor, çekmeyi de keşfetti flaş patlayınca çok komiğine gidiyor tabii...biraz sinirli bu aralar istediği olmayınca sinirleniyor beyimiz önündekileri dağıtıp atıyor , ben kızınca da Alla allaaaa diyor. 6 parçalı puzzle yapabiliyor artık, sayıları öğrettik 8'i nerde görse tanıyor "seessiiiz" diyor.. bir de Çince 3'e kadar sayıyor "diiii, çiiii , çüüüüü" :) 1'den 10'a kadar çoğunu doğru buluyor.parmaklarını sayıp 3'e kadar sonra 5'e atlayıp "bed bed" diye elini sallıyor. artık öyle her istediğimizi de giymiyor, geçen gün de Galatasaray formasını çekmeceden çıkarıp "bom bom bom giy" diye tutturdu mesela :(
"anne var, baba var başka kim var bu ailede ?" genelde ilk cevabı "dede" (dede hastası - her 2'sine de bayılıyor) "yok anne-baba-çocuk di mi aşkımm?" kafasını evet manasında sallayıp "ben" diyo...
haftaya beraber tatile çıkacağız bakalım ilk uzun soluklu tatilimiz nasıl geçecek...sudan çıkmayacağını sanıyorum evde de en sevdiği oda banyo "bıdıbıdıbıdı" "blaaaa" (bi daha)
canımmmm oğlum çoooookkkkkkk seviyorum seni, iyiki doğurmuşum....

4 Mayıs 2009 Pazartesi

1 Nisan 2009 Çarşamba

18. ay


2-3 haftadır ailemizin üzerinde bir virüs dolaşıyorki fena halde hepimizi yordu. Önce ben hastalandım pazar pazar acile gidip geldikten sonra Dorukcuk fena hastalandı, onu toparlayalım derken Mustafa hastalandı hepimiz antibiyotik kullandık. Sonra Dorukcum yine ateşlendi, dudakları kıpkırmızı, yanakları pespembe, midesi bulanıyor, ne yese çıkarıyor meğer hastalık tekrar etmiş ve bu kez de kulağına vurmuş... 3 gündür iğne oluyor, birton şurup içiyor,(buna rağmen uyumamasını doktor bile ilginç buldu şurupların çoğunun uyku verme etkisi var çünkü) ben ve babası da yeniden hastalandık biz de yeniden antibiyotiğe başladık.. off çok iç karartıcı bir yazı oldu... Ammaaaaaaaa az kaldı hepsi geçecek ve biz iyi olucaz toparlanıcaz.

Doruk bu ay kelime dağarcığını genişletti, çok güzel "anne gel gel" diyor, ayrıca zuvawo (zürafa), ameddede (Ahmet dede), gıt gıt gıt gıt... gıdaaakkk, çeçi (keçi) "iyayooo hov hovvv diyeeee..." şarkısını söylüyor, abibide (Habibe), bade (Betül) , Babytv.de en sevdiği karakterlerin isimlerini biliyor , tıkıldıgıl (tickles), uhoh (ug oh), yamyam diye tek tek gösteriyor, gibi gibi düşününce akla gelmeyen birsürü kelime daha...

5 Mart 2009 Perşembe

Sözün bittiği yer...


Dün birara Doruk ortadan yok oldu babasıyla ben de saf saf " ne güzel oğlumuz artık kendi kendine oynuyor" diyorduk sonra "uzaktan da olsa bir bakayım" dememle Doruk'u konsolun çekmecesinde görmem bir oldu. Nerden aklına geldiyse çekmeceyi açmış bu arada çekmeceyi açmak için önce önünde engel olan halıyı da bir güzel katlamış, sonra içine girmiş oturmuş...aslında yapmamam gerekirdi ama dayanamadım hemen fotografını çektim, o da pişkin pişkin poz verdi bana :) bakalım başımıza daha neler gelecek...
(yatağının sürgülü kısmını sallaya sallaya kırmış o ayrı bir hikaye...)

3 Mart 2009 Salı

17. ay



17. ayın ardından bizim için yeni bir dönem başlıyor... artık oğlum neredeyse 1.5 yaşında... saçlarını da birazcık kestirdik tam adam oldu... geçen aydan bu yana daha da kudurmak dışında çok değişik birşey yapmadı aslında, en son dün gece yatağından atladı zaten ne zamandır girişimi vardı da cesaret edemiyordu ya da biz dur dur yapmaaa diye yakalıyorduk...neyseki ben yanındaydım. O kadar hoşuna gittiki tekrar tırmanmaya başladı düşer düşmez :) bu aralar puzzle 'larla uğraşmayı çok seviyor, legolardan araba yapmak, uçak yapmak, kitap okumak (okutmak) en sevdiği şeyler... ali baba şarkısını söylemeye çalışıyor ... "baaabaaa" "ov ovvv" başka bebekleri ya da çocukları çok seviyor "gıdıgıdıdıdı" diye onları gıdıklamaya çalışıyor.. "Dorukcum Gözde'nin bebeği ne yapıyor?" "ıngaaaa" ... (bu arada Selin'in de öyle ağlama durumu yok Doruk uyduruyor çok komik) "Tatlııımmm gezmeye gidelim mi ?" kafasını evet anlamında sallayıp, "ınn ınnnn, düdüt" "Bu toka kimin ? " "anneninn" ... "Semra ne yapıyor?" "Haaaapppşii" "Betül teyze ne yapıyor ?" "düdüt", "Bugün parkta ne gördün ?" "gaakgaaak" babaannesi "Seni yerim Doruk" dedi "haaammmm" diye cevap verdi geçen akşam. İştee şimdilik aklımda kalanlar bunlar... keşke şimdi yanında olsam muuuccckkkk öpsem onu....

9 Şubat 2009 Pazartesi

Pijamalı Doruk


Büyüdüğünde bana kızacaksın "anne yaa pijamalı fotoğraf da konulur mu?" diye ama ne yapayım dayanamadım çok tatlı ve çok "efendi çocuk" görünüyordun bu pijamayla :)


Playstation


Babam haklıymış, bu playstation ne güzel birşeymiş...

İde teyze - Onur amca - Derin kardeş


Onlar kızıyorlar böyle denmesine ama canım isimleriyle de hitap edemem ki koca koca insanlara ayıp denen bişey var :)
Derin gelsin de, zaten sizi tanımam o zaman...

Annneeee bıdıbıdıbıdıdı




8 Şubat 2009 Pazar

16. ayın ardından






Bu aralar çok ara vermişim yazmaya... Oğlum her geçen gün biraz daha yaramazlaşıyor nereden başlasam ki ? yeni kelimeler ve jestler : berge (perde), bu aralar çok fazla yeni kelime eklemedi ama bildiklerini birleştirmeye çalışıyor "anne aç" "baba aç / iç" gibi bir de evet anlamında kafayı aşağı yukarı sallama, hayır anlamında sağa sola sallama başladı... Doruk uyuyalım mı tatlım ??? (işte Doruk'un en sevmediği soru) cevabı da beklenen üzere "hayır" ama ilk kez "hayır"ı kafasını sallayarak verdi... tam bir çocuk olma yolunda ilerliyoruz...eşleştirmeleri çok güzel yapıyor...üzerinde 1'den 5'e kadar sayılar yazan kartları yere koyuyoruz, eline de aynı kartlardan veriyorum bakarak eşleştiriyor doğru rakamları... herşeyi renklerine göre ayırıyor, aynı renkleri grupluyor, basketbol oynamayı çok seviyor bu aralar hatta topu sektirmeye çalışıyor ama şimdilik o kadar da değil... koltuklardan sonra daha yüksek sandalyelere de çıkmaya başladı, evde ki güvenlik önlemlerini arttırma vakti geldi. yatağına kendi kendine girebiliyor artık . Parmaklıkların arasında ayağını basıyor ve kendini yukarı çekiyor sonra da göbeğinin üstünden hooop yatağa.. tam tersini de yapacak diye korkuyorum çünkü kaç kez tek ayağını parmaklıkların üzerinden atarken yakaldık gece yarısı. gece yarısı demişken evet hala tam bir uyku sözkonusu değil hayatımızda, çok şeker çok akıllı ve hareketli ama bir o kadar da uykusuz malesef... geceleri 1 saatte uykuya dalıyor ama oh artık uyur da diyemiyoruz, 2 saat sonra muhakkak kalkıyor, sonra ikna etsek yeniden uyumaya 1-2 saat sonra yine, sonra yine derken sabah oluyor zaten... ne zaman düzelecek çok merakla bekliyoruz (kimine göre en fazla 2.5 - 3 yaşına kadar sürermiş, kimine göreyse hep böyle gidebilirmiş :( neyse ne yapalım benim tatlım tatlım da böyle...en iyisi bunları bırakayım da güzel güzel fotolarını ekleyeyim...