23 Kasım 2010 Salı

Doruk - Chaky ve Bayram tatili




Bu bayram tatilimiz Dorukcuğun gönlünü eylemek üzere geliştirilen aktiviteler ve geziler ile dolu geçti. Bahçeşehirde at biniciliği, parklar bahçeler müdürü oğlumuzun park maceraları (çocuklaaaar ben geldiiim, benim adım Doruuukk) Koç müzesi gezisi, A Plus'ta toplu havuz.... Bizim için çok yorucu oldu ama Doruk mutlu oldukça bizim de yorgunluğumuz geçiyordu. Birşey keşfettik, çoğu anne baba çocuklarını fast food'dan, hamburgerden uzak tutmaya çalışır ya; tüm gün yemek yemeyen Doruk'a ısrarla "hımmm hamburger de süpermiş hadi bir ısırık al lütfeeeen" diye telkinde bulunan tek ebeveyn bizdik... "ıyyk ben bunu da beğenmedim!" diye kafasını çeviren tek çocuk da bizimkisi. E tabii sonunda ne oldu ? biz afiyet ve sinirle koca koca hamburgerleri mideye indirdik, olan bize oldu :)

13 Ekim 2010 Çarşamba

Dorukcuk 3 yaşında ...

Tatlı oğluşum artık 3 yaşında ! Çok geniş bir hayalgücü ve kelime dağarcığı ile bizi hergün şaşırtmaya devam ediyor. Üstelik artık okullu ! Hergün yarım gün okula gidiyor. Aslında seviyor orada yaptığı şeyleri ama yine de sabahları Semra'sından ayrılırken zorlanıyor. Neyseki servisten mutlu mutlu iniyor (muş) :(
Bunu çok yazdım ama gerçekten daha dün gibi geliyor bebeklik hali ...
Canım oğlumuz iyiki doğdun, daha nice nice mutlu, güzel yaşlara ...

20 Ağustos 2010 Cuma

Yakalayabilene aşk olsun...

Doruk yeni bisikletine de hemen adapte oldu 2. gününde nerde duracağını, nasıl inip nasıl bineceğini çözdü. Arada kazalar da olmuyor değil tabii ama kendi kendine hemen toparlanıp "neyseki kafamda kask vardı o beni korudu" diyecek kadar da olgun davranıyor. Gecen gün de "annecim bak çime düştüm zaten, bak dokun çim yumuşacık onun içn bişey olmadı" diye o beni teselli etmeye çalıştı :)

3 Ağustos 2010 Salı

Dorukcuğun havuz sefası...


Hem babası gibi dizlerine kadar deniz şortu giyiyor hem de mikili mikili kolluk takıyor, bayılıyorum bu çelişkiye :)
Doruk suyu çok seviyor, denize havuza girdi mi çıkmak bilmiyor. Haftasonu kuzenleri ile birlikte havuza gittik Şile'de, aşkım aşkım çoook eğlendi... sürekli konuştuğu için yüzerken de tonla su yuttu tabii... öyle komik şeyler söylüyorki her seferinde "bunu yazayım yoksa unutucam"diyorum ve tabii o anda yazamayıp unutuyorum. Hatırladığım son güncel bombası evden çıkarken "hadi beyler gidiyoruuzzz!" demesi :)

12 Temmuz 2010 Pazartesi

Şile'de bir gün...


Haftasonu anneanne ve dedeyi de alıp Şile'ye gittik, önce babaanne ve dedeyle biraz vakit geçirip sonra "hadi kuzenlerine gidelim mi?" dediğmiz an "oolleeyyyy yaşasıııınnn" diye bağıran Doruk'u sakinleştirip halasının evine götürdük... 3 bıdık hergün beraberlermiş gibi başladılar oynamaya ...
Önce makarna yeme yarışı ile başladılar... yarışmaya hızla başlayan Doruk, Nehir'in ve bizim hayret dolu dolu gözlerle izlememize rağmen hızını çabuk kesip yarışmayı sonuncu olarak bitirdi... :(
Safir'le birlikte bahçede oynadıktan sonra çamur adam- çamur kız haline gelen çocukcağızlara yıkama bahanesi ile duvar sildiren Zeynep hala (işte ispatı yukarıda ...) sonradan çocukları eski haline soktu neyseki...
Dondurma yeme yarışını kimselere kaptırmayan Doruk, biz kızları minderlerde uzanırken kaale almayıp "erkek adam öyle poz verir mi ? ben tünelden geçerim daha iyi" dese de ne kadar mutlu olduğu gözlerinden okunuyordu...

4 Temmuz 2010 Pazar

Doruk büyürken...



Doruk dün arkadaşı Can'ın doğum günü partisine gitti, o kadar eğlendi ki, o kadar yorgunluğuna rağmen dönüşte arabada "ama Can'a hediyesini vermeyi unuttuk" diye söylendi. Haklıydı aslında hediyeleri girişte oyun okulunun ablaları topladı ve o sırada Doruk top havuzunda oynadığı için o sahneyi görmemişti. O'na olanı anlattım o zaman ikna oldu : "Çocuk hediye bekler" diye de ekledi :)
Onunla sohbet etmek o kadar keyifli ki; geceleri yatmadan önce "hadi gidip yarın işe ne giyeceğime bakalım" diyorum "kıyafet seçelim" diyor. Dolabımı açıp bakıyoruz, birini tutuyor ve "bu çok spor" diyor :) evet o çok spor, şık birşeyler bakmak lazım diyorum :)
Dün gece de benzer diyalogları yaşarken bana "aynen öyle" dedi. "Nasıl yani?" dedim. "evet ayyynennn öyyyleee" dedi. Aslında ne kadar ilginç 3 yıl önce olmayan bir varlık nasıl oluyor da şimdi herşeyimiz oluyor? ya da 3 yıl önce "ınngggaaa" diye bağıran ufaklık şimdi "aynen öyle" diyebiliyor??

4 Mayıs 2010 Salı

Ankara Günlüğü...



23 Nisan tatilini fırsat bilip Ankara'ya gittik. İyiki de gitmişiz meğer ne çok akrabamız varmış orada. İnanılmaz güzel ağırlandık, herşey dört dörtlüktü. Bizi evinde misafir eden Doruk'un değimi ile kuzeninin kuzeni "Samiş" abla ve güzel çocuklarına ayrıca teşekkürler...
Daha ilk dakika bavulumuzu eve taşırken Doruk'un gözüne evin yakınlarında bir park çarptı, sonra Doruk'u içeri sokabilirsen sok. Asansör önünde yapılan çeşitli pazarlıklar sonrasında evde abiler oldugunu gören Doruk, bir de en yakın bakkaldan istenen top sayesinde içeride bizimle vakit geçirdi, ne zamana kadar mı ? balkona çıkıp parkı oradan da görene kadar :)) Neyseki babamız onu parka da götürdü sözünü tutup. Biz de hanımlar sohbet edip patchwork altıgeni kestik. (evet ben bile kestim ama yok hiç bana göre değil bu işler, sabır işi)
Ne çok hazırlanmışlar sürekli bir yemek sürekli ikram... kilo almış olabilirim orada. Akşamüstü büyük halaya geçtik. Doruk ve abiler bahçede saatlerce top oynadılar, içerde de Esat abinin üzerine tırmanmaca keşfetti bizimkisi :) Hala'nın halis mulis ev yapımı Kayseri mantısından bahsetmeme gerek yok, mükemmeldi ben 2 tabak yedim... Akşam daha Ankara'ya adım attığımızda bizi tesadüfen camdan gören Neslihancığımız, yollarda Doruk'un bitmeyen vıdı vıdısı sayesinde gözünü kırpamayan babaannemiz ile arabaya bindiğimizde "ama ben burda kalıcaktııımmm" diye sızlanan bir deli oğlanla evimize döndük. Günün olayı da galiba Doruk'un "yani top" cevabıydı... (babaanne şifreli bir şekilde "kızım o yuvarlağı da aldık mı yanımıza ?" derken, Doruk dönüp "yani top!" demez mi ?)
Ertesi gün üzerinde zıplanarak uyandırılan Neslihan, "bana babytv.com açar mısıııın? diye en şirin hal ile sorulunca olmaz diyemeyen abiler ve tüm fertlerle yapılan mükellef kahvaltı sonrasında Songül halaya süpriz yaptık. Tesadüfen Oğuzhan ve Lale ile minik Batuhan ve "küçük abi" Kaan da oradaymış, bütün aileyi birarada gördük. Doruk'u oradan da zor ayırdık " ama ben orada kalıcaktııımmm" Kaancık da yazık hasta hali ile ağlıyordu "Doruk gitmesiiin" Oradan da Habibe teyzelere geçtik, enişteyi, Cemile Teyze'yi ve Ayşegül ablayı ve Osman enişteyi de orada gördük. Çevirmeli telefonu da ilk defa görüp "ama buna basılmıyor" diye zorladık :) Tabiiki oradan da zor ayrıldık ve akşam yemeğe giderken "ama büyük ananeler de bizimle gelseydiiii" diye sızlandık. Aslında o kadar çok şey varki yazacak... Akşam gidilen restoranın park kısmında bir bakıcı abla nezaretinde kalan kurtlarını da döken Doruk, Mustafa ve benim öngörümüzle paralel olarak biraz sonra bir garson abi tarafından kibarca yanımıza sepetlendi :) "Oğlum ayakkabıların nerede?" çıkarttım onlar beni yavaşlatıyor ben vııışştt vııışşşt diye kayıcam.." daha ne diyeyim ...
Galiba ilk defa bir tatilden buruk ayrıldık, herkese ama herkese çok teşekkür ederiz tekrar...

Kuzen Şimal'in doğumgünü...

Kuzen Şimal'in doğum günüydü geçen ay, teyzemin evinde bütün kuzenler toplandık pasta kesip afiyetle yedik. Şimal ve Doruk aynı kudurukluk derecelerinde oldukları için birlikte çok eğleniyorlar, Doruk yanımıza bile gelmedi bütün gün. Şimalcim de sağolsun bir abla olgunluğu ile ilgilendi onunla. Doruk o gece sabaha kadar konuştu durdu rüyasında, "Şimal sen bize gel, ben sana topu atıyorum, sen tut" dedi durdu... Nica mutlu yaşlara güzel Şimalcim, seni çooooookkkk seviyoruz...

15 Mart 2010 Pazartesi

Kuzen Nehir'in doğum günü...


Doruk saçlarını kestiriyor...


Annesine çekmiş oğlum da, saçların hızlıca uzuyor,neyse iyi birşey olsa gerek. Geçen seferlerde o üzerine konan örtüyü kesinlikle reddediyordu ama neyse bu sefer

fazla itiraz etmeden kabullendi. Bir yandan Deniz Abi'si ile sohbet etti, bir yandan Burhan Abi'sine Galatasaray'ın renklerini anlattı.

17 Şubat 2010 Çarşamba

Doruk ve Selin ...

Selincik benim en yakın arkadaşımın güzel kızı... Sarışın, çok güleryüzlü, hafif tombiş :) Doruk'la aralarında tam 1 yıl 1 ay var. Selin doğduğunda Doruk'a "hadi Selin bebeğe gidelim" "bak bu Selin bebek" diye diye kızcağızın adı "Selin bebek" kaldı. Doruk da koca kıza hala "Selin bebek benimle oynar mıssınnn?" diyor. Yok şimdi neyse de bunlar 18'lerine geldiklerinde de devam ettirmez umarım :) Selin ne yapsa Doruk kıkır kıkır güldü biraraya geldiklerinde "hahaaha kartları ağzına koyuyooorrr" "hahahaaaa annnee , bababa dediiii" vs. diye ama ne zaman oyuncak elektrik süpürgesi çalıştı, bizim o dalgacı davut üzerimize tırmandı korkudan. "Bunu kapat bunu kapat" diye. O zaman da Selin güldü Doruk'a "bu oyuncaktan da korkulur mu yahu?" der gibi.. eee etme bulma dünyası Doruk Bey... :))

Super Mario'lar


Çok şanslıyım. Evde birbirinden becerikli 2 usta ile yaşıyorum... Evimizin bozulan her köşesi itina ile tamir ediliyor.

Doruk ve Şimal

Doruk ve Şimal kuzenler ... Son 2-3 haftadır her Cumartesi görüşme fırsatımız oldu. 2 hafta önce bizim evde kudurdular da kudurdular :) gecen hafta ablamın evinde neyseki daha uslu durdular. Çok şekerler. Şimal de bir kız çocuğuna göre oldukça hareketli. Aslında daha küçükken böyleydi şimdi gayet olgun bence, Doruk da "Simal söyle dedi, Simal böyle dedi" diye diye peşinden ayrılmıyor kızcağızın... Şimal ne yapsa veya ne dese Doruk için kural :) O'na ayak uydurmaya çabalayışını görmeniz lazım :)

1 Şubat 2010 Pazartesi

Aşkım aşkımmm...


28. ayı da geride bırakınca ya her saniye elinizde kağıt kalem (ya bilgisayar) olacak ya da böyle aralıklı yazmaya başlıyor insan. Doruk artık bayağı bayağı arkadaş oldu bize, oturup karşısına sohbet edilebiliyor, telefonda konuşulabiliyor hatta fazlaca bilmiş oldu. Mesela dün çizgi film seyrederken "anne su ver bana su su" dediğinde "anneciğim güzel söyle böyle anlamıyorum" dedim, "Anneciğim bana su verir misiiiin ile bana su ver aynı, aynı bunların hepsi birden" diye cevap aldım . İsmini bilmediği nesneler için çok güzel kelimeler buluyor, TDK gibi oldu, dedesi oyuncak kerpeteni gösterip "bunun adı ne Doruk?" diye sordu geçen gece, Doruk "bu kıstırıcı, bak kıstırıyor" dedi alıp vidayı kıstırdı :) dün sabah teyzesiyle bayağı sohbet etti telefonda "Bade ben dedemin evine geldim ama onu bulamıyoruum" Bade "Dorukcum belki banyodadır" "Hayır diil ben baktım orada da yoktu" O kadar tatlıki, tam yatıyoruz "süt?" (uyumamak pahasına bayağı süt sever oldu kendisi :) o bitince "su ?" o da bitince "ben dişimi fırçalamadııımm" bir de yanlışlıkla gerçekten unuttuysak imkanı yok diş fırçalanacak bir geceden birşey olmaz diyorum bazen artık yatalım diye ama nafile... bir de bu bahanelere bir yenisi eklendi "benim çişim geldii" "yap Doruk bezin var altında", "hayııırrrr ben tuvalete yapıcam..." hadii koşuyoruz tuvalete zaten yapmış da azıcık daha yapıyor :) o da bitince "bana arabaları göster bakıcam parktakilere uyuyorlar mı ?" işte hergecemiz böylece uzayıp gidiyor taakii o konuşa konuşa sızana kadar :) ama arada gelip beni öpmüyor mu ? işini de çok iyi biliyor yaramaz, bakıyorki sinirler geriliyor o zaman muccckkk...
Yemek yemek ve uyumak olmasa Doruk'la hayat çoook daha kolay olacak, üstteki fotoda tabaktaki mantıdan 1 tane yediremedim mesela o kadar da varyemez.Yine Semra Abla çok sabırlı da Allah'tan burnundan girip ağzından çıkıp oyunla şunla bunla yediriyor haftaiçi. Yoksa bu kadar harekete iğne-iplik olurdu valla, neyseki kilosu gayet normal, zaten doktorumuz da Doruk'un ince-uzun bir çocuk olacağını söylüyor.
İşte böyle aşkım aşkımmla 28. ay... şundan 2 sene önce hedefim 6 aylık olmasıydı, sonra 9 sonra 12, 15,18 derken şimdi en yakın hedef 2,5 - 3 yaş, sonra okul olacak hayatımızda zaten sonrası çook hızlı geçiyor diyor tecrübeliler... bakalım görücez inşallah...

12 Ocak 2010 Salı

Dorukcuğun pozları





Nasıl da büyüdü benim oğlum ? hadi fotoğraf çekelim dediğim de sonra kendisi çekmek kaydıyla da olsa poz veriyor. Koca adam gibi gayet güzel fotoğraf çekiyor... Herşeyi konuşuyor hatta hiç susmuyor :) herşeyle yarışabiliyor : "Hadi öpme yarışı yapalım , ben daha çok öpücemmm" dediğim an muck muck muck hayııııl ben daha çok öpüceeemmm diye atlayacak kadar, tabii ben de fırsattan fazlasıyla istifade ediyorummmm...Bu aralar Şimşek Mc Queen hayranlığı sardı bizimkini. Hikayedeki diğer kahramanların da ismini bilmek istiyor unuttuğu olursa yandınız çünkü bulana kadar "neydi? neydi? hımm neydi o sarı olaaannnn?" diye soruyor, sonuç : evde herkes Tow Mater'ı, Luigi'yi, Sally'i , Doc. Hudson'ı akrabalarımız kadar iyi tanıyor...